Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi olarak gerçekleştirdiğimiz “Mikrobiyotada Güncel Gelişmeler’’ Sempozyumu hepsi birbirinden değerli konuşmacılarımız ile çok keyifli ve bir o kadar da bilgi dolu bir sempozyum oldu.
Yoğunluğunu sevgili Eczacılarımız, Diyetisyenlerimiz, Hekimlerimiz, Yüksek Lisans ve doktora öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşen sempozyumumuza ilgileri ve destekleri için tüm katılımcılarımıza çok teşekkür ediyoruz.
MİROBİYOTA VE ÖNEMİ
Dünyanın ilk mikrobiyal sömürgecileri olarak vücudumuzu paylaştığımız, ne kadar insan olduğumuz veya kim olduğumuz hakkında kafaları karıştıran, aslında hücre sayısı bizimkinden çok daha fazla olan mikroorganizmalar hakkında her geçen gün sayıları artan önemli keşifler yapmaya devam edilmektedir. İnsan barsak mikrobiyotası, son zamanlarda insan biyolojisinin potansiyel bir modülatörü olarak kabul edilmektedir. İlk kez 2007 yılında “Mikrobiyom Projesi“ ile başlayan yeni nesil DNA dizilimi ve fonksiyonel çalışmalar; bu canlıların evrimimiz, gelişmemiz, metabolizmamız, bağışıklığımız ve çok sayıda bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalığa karşı duyarlılığımız için ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarmaya başlamıştır.
Bağırsak mikrobiyotası parmak izi gibi olup, her insanın kendine bir özgü içeriğe ve dağılıma sahiptir. Mikrobiyota; coğrafi koşullar, ırk, genetik, doğum şekli, yaş, yaşam tarzı, beslenme, antibiyotik kullanımı, hava kirliliği ve geçirilen hastalıklar gibi kişinin yaşamı boyunca maruz kaldığı pek çok endojen ve ekzojen faktöre bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Sempozyumumuzun amaçlarından biri de bu faktörlerin mikrobiyotamız üzerinde nasıl etkilere sahip olduğu ve sağlıklı bir mikrobiyota gelişimi için beslenmenin önemini ortaya koymaktır.
Erken dönemde oluşan bağırsak mikrobiyotasının, yaşamın ilerleyen dönemlerinde hastalıkların ilerlemesine katkıda bulunduğunu ve stabil bir yetişkin bağırsak mikrobiyotasının temelinin bebeklik döneminde kurulmuş olduğunu söylemek mümkündür. Vücudumuzda yaşayan trilyonlarca mikroorganizmanın kanserden otizme ve hatta depresyona kadar birçok durum arasında bağlantılı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ekoloji, genomik, metabolomik, immünoloji ve halk sağlığı gibi çok sayıda disiplinin bir araya gelmesi sonucu hız kazanan mikrobiyom çalışmaları, inatçı enfeksiyonların, yetersiz beslenme gibi gelişmekte olan dünyanın ana sorunun, Crohn hastalığı ve kolit gibi ömür boyu süren iltihaplı hastalıkların tedavisine yönelik yeni yaklaşımların geliştirilmesine ve ayrıca obezite ve tip II diyabet dahil bir çok metabolik hastalıkların yükünü hafifletmek için seçenekler sunulmasına yol açacaktır.
Barsak mikrobiyotası ile hastalık arasındaki spesifik ilişkilerin daha derin bir şekilde kavranması ile potansiyel terapötik hedefleri ortaya çıkarmak mümkün olabilecektir. Tıbbi tedavilerde dışkı maddesinin kullanımı, insan ve hayvan dışkılarını çeşitli rahatsızlıklara karşı kullanan eski Mısırlılara kadar uzanmaktadır. Bu son on yılın Fekal mikrobiyota transplantasyonunun klinik uygulamaya girdiği on yıl olduğunu da söyleyebiliriz. Artık ürün geliştirme açısından biraz daha ciddi olan yeni bir döneme giriyoruz. Diğer yandan bilim camiası, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanlardan daha fazla numune alınmadan vücudumuzdaki mikroorganizmaların tam resminin eksik kalacağı konusunda haklı bir uyarıda bulunmaktadır.
Önümüzdeki on yıl ise, mikrobiyal ortak yaşamlarımızı anlamada ve gerçek iç dünya barışını getirecek terapötik faydalar için bunların nasıl manipüle edilebileceğini belirlemede bir dönemin başlayacağına işaret etmektedir. Tıp ve sağlık dünyasındaki baş döndürücü ilerlemelerden nasibini alacak olan mikrobiyom projesinin sağlığımız açısından önemini anlamaya devam edeceğiz.
Son birkaç yılda mikrobiyotanın insanlardaki rolünü açıklayan anlamlı çalışmalar olmakla birlikte bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, bu rolü yürüten molekülleri ve mekanizmaları doğru şekilde anlayabilmek ve bu bilgileri sağlığı iyileştirmek ve hastalıkları azaltmakta kullanmaktır.
Bu sempozyumun hazırlanmasındaki her türlü destek ve yardımları için
Dekanımız ve Düzenleme Kurulu üyemiz,
Prof. Dr. Hatice Kübra Elçioğlu’na;
Sempozyum başkanları,
Prof.Dr.Derya Özsavcı ve Doç.Dr.Özlem Bingöl Özakpınar’a (M.Ü Eczacılık)
Düzenleme Kurulu Üyelerimiz
Prof.Dr.Gülden Omurtag’a (İstanbul Medipol Üniversitesi)
Prof.Dr.İlhan Yaylım’a (İstanbul Üniversitesi,Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü)
Prof.Dr.Gülderen Yanıkkaya Demirel’e (Yeditepe Üniversitesi)
Doç.Dr.Esra Tatar’a (Marmara Üniversitesi)
Dr.Öğr.Üyesi Enver Çıracı’ya (Biruni Üniversitesi)
Bilimsel Sekreteryamız
Dr.Öğr.Üyesi Burçak Gürbüz’e (M.Ü Eczacılık)
Dr.Öğr.Üyesi Turgut Şekerler’e (M.Ü Eczacılık)
Birbirinden değerli, bilgili konuşmacılarımız
Prof.Dr.Gülderen Yanıkkaya Demirel’e
Prof.Dr.Murat Baş’a
Doç.Dr.Özlem Bingöl Özakpınar’a
Uzm.Dr.Ayça Kaya’ya
Dr.Semra Tamer Levent’e
Dr.Öğr.Üyesi Pervin Rayaman’a
Dr. Öğr. Üyesi Enver Çıracı’ya
Dyt.Havva Daştan’a
Dyt.Rabia Ela Ertem’e
Dyt.Aylin Bolat’a
Oturum Başkanlarımız
Prof.Dr.Ayşen Yarat’a
Prof.Dr.Gülgün Tınaz’a
Prof.Dr.İlhan Yaylım’a
Prof.Dr.Ebru Emekli Alturfan’a
Prof.Dr.Tuba Tunalı’ya
Sunucumuz ve Yüksek Lisans Öğrencimiz
Merve Gürboğa’ya
Destek olan Kampotu-Voonka Kids firmasına, Krosgen Firmasına, Biruni Laboratuvarlarına, fakültemiz öğretim üyelerinden Prof.Dr.Derya Özsavcı’nın editörü olduğu ‘’Farmakope Eczacı’’ ve ‘’Literatür Aktüel’’ dergilerimize sonsuz teşekkür ederiz.
En büyük teşekkürü de Anabilim Dalımızda Yüksek Lisans ve Doktora programında kayıtlı öğrencilerimize etmek istiyoruz. Disiplin, azim ve inançla ilk kez deneyimledikleri bu yolculukta takım bilinciyle harika işler çıkardılar.
Bu sayfa Eczacılık Fakültesi tarafından en son 01.06.2022 10:57:29 tarihinde güncellenmiştir.